RİSALE-İ NUR FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
RİSALE-İ NUR FORUM

HOŞGELDİNİZ
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yapSakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar I_icon_mini_registerSakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar I_icon_mini_login

 

 Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Misafir
Misafir
Anonymous



Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Empty
MesajKonu: Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar   Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Icon_minitimeCuma Ekim 17, 2008 7:57 pm

Sakal bırakmak
Sual: Âdetle ilgili sünnetleri yapmamak, mesela sakal bırakmamak günah mı?
CEVAP
Sünnetler, âdetlerle ilgili olup olmama bakımından ikiye ayrılır:
Sünnet-i hüdâ, ezan ve ikamet okumak gibi, İslam dininin şiârıdır. Başka dinlerde yoktur.
Sünnet-i zâide, çoğul olarak süneni zevâid denir. Resulullahın kılık kıyafeti, elbise giyiş şekli, yemek yiyiş tarzı, yürüyüşü, yatışı, vasıtaya binişi, bir işe sağdan veya soldan başlaması, saç şekli, sarık sarma şekli gibi âdetleridir. (Hadika)

Resulullahın âdetlerle ilgili sünnetlerine uymak da büyük şeref ve çok sevaptır. Ama yapmamak günah hatta mekruh değildir. Mesela Peygamber efendimiz deveye binerdi. Deveye binmemek günah veya mekruh bile değildir. Arapların âdeti olarak mübarek topuklarına kadar uzun gömlek [entari] giyerdi. (İbni Asakir)

Bugün Arap denilen insanların çoğu entari giymektedir. Türkiye’de ise âdet olmadığı için erkekler entari giymemektedir. Sünnet-i zâide olduğu için entari giymemek günah ve mekruh değildir. Sarıkla gezmek de âdeti idi. Kâfirleri de sarıklı idi. Hadis-i şerifte, (Sarık Arapların tacıdır) buyuruldu. (Beyheki)

Sakal da âdete ait sünnetlerdendir. Kâfirlerden de sakallı olanlar var idi. Buhari, Müslim, Nesai, Ebu Davud, Tirmizi’nin rivayet ettiği (Sünnet olan on şeyden biri sakal bırakmaktır) hadis-i şerifi sakalın sünnet olduğunu açıkça bildirmektedir. Sakalın bir tutamdan fazlasını kesmek sünnettir. Bir tutamdan kısa bırakmak, sünnete aykırıdır. Sünnet diye bir tutamdan kısa sakal bırakmak bid’attir. Böyle bid’at sakalı, haram işlemekten kurtarmak için, bir tutam uzatmak vaciptir [yani farzdır.] (Redd-ül muhtar)

Bahr-ür-raık’da, (Erkeklerin sarkan saçlarını büküp fitil yapmaları mekruh olur. Çünkü, fitil yapmak, bazı kâfirlere benzemek olur) buyuruldu. Demek ki kâfirlerin âdetlerine benzediği için yasaklanan şeyi yapmak bile haram değil, mekruh oluyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Müşriklere benzemeyin, bıyığınızı kısaltın, sakalınızı bırakın.) [Nesai]

(Mecusiler bıyıklarını uzatır, sakallarını kısaltır. Onlara muhalefet edin, bıyıklarınızı kısaltın, sakalınızı uzatın!) [İ.Hibban]

(Namazı nalın ile kılın ki Yahudilere benzemeyin!) [Hakim]

(Nalını olmayan, mest giysin!), Müslim] [Nalın, terliğe benzer ayakkabı]

Bahr-ür-raık’ın ifadesine göre, bu hadis-i şerifler, sakal kazımanın ve çıplak ayakla namaz kılmanın mekruh olduğunu bildiriyor. Yine hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yahudi ve Hıristiyanlar sakal boyamaz. Onlara benzemeyin, boyayın!) [Müslim]

(Saçlarınızı kırmızı veya sarıya boyayın, ehl-i kitaba muhalefet edin!) [İ.Ahmed]

Eshab-ı kiramın kimi boyadı, kimi boyamadı. Çünkü, bu âdetteki emre ve yasağa uymak vacip değildir. Burada, o şehrin âdetine uyulur. (Hadika)

Eshab-ı kiram sakal kazımazdı. Çünkü, o zaman, sakal uzatmak Arapların âdeti idi. Ebu Cehil gibi birçok kâfir sakallı idi. [Eğer sakal ve sarık, âdete ait sünnet olmayıp, sünnet-i hüdâ, yani İslamın şiârı olsaydı, müşrikler Müslümanlara benzememek için, hemen sarıklarını çıkarır ve sakallarını keserlerdi.] Sünnet olan sakala kıymet vermeyen kâfir olur. Yüzünü, kadın gibi parlak yapmak, kadınlara benzemek için sakal kazıtmak haramdır. Kadınlara benzemeyi düşünmeyip, genç ve güzel görünmek için sakal kazımak mekruhtur. (Kimya-i Saadet)

Zevâid sünnetlerin açıklanması
Yukarıdaki yazımızda sakal bırakmanın zevâid sünnet olduğunu bildirmiştik. Hadis-i şerif ve fıkıh kitapları sakal bırakmanın sünnet olduğunu bildirirken, vacip veya İbni Teymiye gibi farz diyen, sünnete ve cumhuru ulemaya karşı gelmiş olur. Kâfirlere veya kadınlara benzemek için sakalı bir tutamdan kısa yapmak veya kazımak haramdır. Benzemek niyeti olmayıp, memleketin âdetine uymak için olursa, mekruh olur. Kısa sakala sünnet demek bid’at olur. Sünnete önem vermezse, kâfir olur. Sünneti bir özür ile terk etmek caizdir. Peygamber efendimiz papaz ayakkabısı giymiştir. (Redd-ül Muhtar, Mevâhib)

Peygamber efendimiz, uzun entari giymiş, şalvar ve pantolon giymemiştir. Şalvar giymek âdette bid’attir. Âdette bid’at olan şeyi yapmak günah değildir. Uçağa binmek de âdette bid’attir, günah değildir. Bunun için âdet olan yerlerde, kâfirlerden gelmiş olsa bile, kadınların çarşaf ve erkeklerin pantolon ve şalvar giymeleri günah olmaz. Peygamber efendimiz, bazen Rum, bazen Arap elbisesi giyerdi. Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte, kolları dar, Rum cübbesi giyerdi. (Mevâhib-i ledünniyye)

Bazı kimseler, nakli esas almadan, sakal kazımak kâfirlere benzeyeceği için haramdır diyorlar. Bu yanlıştır. Çünkü (Bir kavme benzeyen onlardandır) hadis-i şerifindeki benzemek, ibadetlerde benzemektir. Kılık kıyafetle ilgili şeyler âdettir. Çirkin olmayan âdetlerde kâfirlere benzemek günah olmaz. İbadette kâfirlere benzemek bazı yerlerde mekruh, bazı yerlerde haram, bazı yerlerde küfür olur. Mesela haç takan kâfir olur. Fakat kâfir gömleği giymek, saç uzatmak, uçağa binmek, masada yemek yemek, çatal kaşık kullanmak günah olmaz. Çünkü burada âdetteki sünnetlere uyulmamış olur.

Zevâid sünnetleri yapmamak günah olmaz ise de, bunu değiştirip, adına sünnet demek bid’at olur. Mesela hiç sarık sarmayan, sarıkla gezmeyen kimse günah işlemiş olmaz. Fakat sünnet diye, sarığın iki ucundan birini sağ omuza, diğer ucunu da sol omuza veya öne sarkıtmak veya Sünnet diye çenede sakal bırakmak yahut kısa sakal bırakmak da bid’at olur.

(Müşriklere benzememek için sakalınızı uzatın) hadis-i şerifi var diye, sakal bırakmayana, müşrik denmez. Mubah olan âdetlerde kâfirlere benzemekte mahzur yoktur. (Hadika)

Sünneti zevâidi de beğenmeyen ve alay eden kâfir olur. Mesela bir kimse, (Peygamberimiz, kadınlar gibi entari giyermiş) diyerek alay etse, imanı gider. Yahut sakalı beğenmeyen veya sünnete uygun sakalı olana çember sakallı diyen kâfir olur. Çünkü Peygamber efendimizin yaptığı işleri yani sünnetini, beğenmemiş olur. Halbuki Allahü teâlânın bütün insanların en üstünü olarak yarattığı ve âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberini beğenmemek, Allah’ı beğenmemek olur. (Niye böyle Peygamber gönderdin) demek olur. Allah’ı da, Resulünü de beğenmeyenin kâfir olacağı pek açıktır.

Ahir zamanda Müslümanların fitneye sebep olmamak için dinlerinin gereklerini gizli olarak yapmaları emredilmiştir. Bunun için dar-ül-harbde veya zulüm görmemek, nafakadan olmamak, emr-i maruf yapabilmek, Müslümanlara ve İslamiyet’e hizmet edebilmek, dinini, namusunu koruyabilmek için sakalını kazımak caiz, hatta lazımdır.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Peygamber efendimizin böyle âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak bid'at değildir. Bunları yapıp yapmamak, ülkelerin ve insanların âdetlerine bağlı olup, dini hükümler değildir. Her ülkenin âdeti başka başkadır. Hatta bir ülkenin âdeti zamanla değişir. Bununla beraber, âdete bağlı şeylerde de, Resulullaha uymak, dünya ve ahirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol açar.)

Sakal kazımak ve fitne
Sual: Dine hizmet için, fitneyi önlemek sakalı kazımak caiz deniyor. Bazıları da lazım diyor. Caiz dense bile, lazım demek, nasıl caiz olur?
CEVAP
Fitne nedir? İmam-ı Birgivi, Muhammed Hadimi ve Abdulgani Nablüsi hazretleri, fitneyi, (Müslümanlar arasında bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak, insanları isyana kışkırtmaktır) diye tarif ediyorlar. Fitneye sebep olmak haramdır. Sakal bırakmak sünnettir. Harama sebep olmak haramdır. Haram işlememek için sünnet elbette terk edilir. Çünkü dinimizin emri böyledir. Vatani vazife için askere giderken bir çok sebep yüzünden saç ve sakal kesme zorunluluğu vardır. Kesmeyen ne olur? Ceza görür, bir zarara uğrar. Askerde, er, subay veya memur olarak görev yapsa oranın tüzüğüne uymadığı için elbette cezalandırılır. En az işinden ayrılır ki bu da bir zarardır. Yukarıdaki tarifte, zarara uğramanın da fitne olduğu bildiriliyor. Fitneye sebep olmamak için sünneti terk etmek sadece caiz olmakla kalmaz. Vacib, hatta farz olur.

Yaşanmış bir olay:
Sakallı cahil bir hoca, namaz kılan bir subaya, alaylı bir eda ile, (Niçin sakal bırakmıyorsun? Yoksa rızkından mı korkuyorsun? Allah başka yerden de sana rızk verir) diyor. Subay, (Rızkımdan korkmuyorum. Vatan, namus, din müdafaası için farz olan ilimlere çalışıyor, kâfirlerden, din ve vatan düşmanlarından üstün olma sebeplerini araştırıyorum. Din ve vatan düşmanlarının gelip, senin sakallarını yolmaması için sakal bırakmıyorum) diyor.

Sakal da âdete ait sünnetlerdendir. Kâfirlerden de sakallı olanlar var idi.

Buhari, Müslim, Nesai, Ebu Davud ve Tirmizi’nin rivayet ettiği (Sünnet olan on şeyden biri sakal bırakmaktır) hadis-i şerifi sakalın sünnet olduğunu açıkça bildirmektedir. Sakalın bir tutamdan fazlasını kesmek sünnettir. Bir tutamdan kısa bırakmak, sünnete aykırıdır. Sünnet diye bir tutamdan kısa sakal bırakmak bid’attir. Böyle bid’at sakalı, haram işlemekten kurtarmak için, bir tutam uzatmak vaciptir [yani farzdır.] (Redd-ül muhtar)

Evlenmek de sünnettir. Bu sünneti de terk eden günah işlemiş olmaz. (Evlenmeyen bizden değildir) hadis-i şerifi, evlenmeyenin kâfir olacağını göstermez. Evlenmeyen sünnete uymamış olur. Evlenmek sünnetine veya sakal sünnetine uymayan günah işlemiş olmaz. Açıkca, benim mezhebim yok diyen Yusuf Kardavi bile sakal konusunda Ehl-i sünnete uygun yazarak diyor ki: İbni Teymiye, (Müşriklere muhalefet edin, sakalınızı uzatın) hadisi sakal kazımanın haram olduğunu gösteriyor, dedi. Feth’de, Iyâddan alarak, mekruhtur, denildi. Mubah diyenler de oldu. Doğrusu, hadis, sakal uzatmanın vacib olduğunu göstermiyor. (Yahudi ve Nasara, sakal boyamaz. Siz onlara muhalefet edip boyayınız) hadisine bakarak, sakal boyamanın vacib olduğunu söyleyen âlim olmadı. Bu hadis, müstehab olduğunu göstermektedir. Selef-i salihin zamanında sakal uzatmak âdet idi. (El-halal vel-haram)

Sakala kıymet vermeyen kâfir olur. Yüzünü, kadın gibi parlak yapmak, kadınlara benzemek için sakal kazıtmak, çeneyi kazıyıp, yanaklar üzerinde uzatmak haramdır. Çünkü, erkeklerin kadınlara ve kadınların erkeklere benzemeleri haramdır. Kadınlara benzemeyi düşünmeyip, genç ve güzel görünmek için sakal kazımanın mekruh olduğu, Kimyâ-i saadet’te yazılıdır. Tekrar ediyoruz: Sünnet ile haram veya mekruh bir araya gelince haram veya mekruh işlememek için sünnet terk edilir.


Kirli sakal
Sual: Sünnete uygun sakal bıraksam, fitneye sebep olur. Kirli sakal bıraksam o da bid’at oluyor. Ama ben kirli sakalı çok seviyorum, bana da yakışıyor. Sünnet niyeti ile değil de âdet olduğu için kirli sakal bırakmamın sakıncası olur mu?
CEVAP
Âdet olduğu için de olsa, top sakal, keçi sakalı ve kirli sakal tabir edilen sakal biçimleri mekruh olur. Hele sünnet diye bırakılırsa bid’at ve haram olur. Kirli sakal tabiri hoş. En azından sünnet olmadığı, temiz olmadığı anlaşılıyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
zümrüt
CEMAAT
CEMAAT
zümrüt


Mesaj Sayısı : 310
Yaş : 43
Nerden : Almanya
Kayıt tarihi : 18/10/08

Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Empty
MesajKonu: Geri: Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar   Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Icon_minitimePaz Ekim 19, 2008 5:19 pm

Güzel bir paylasim, benim merak eddigim nurcular cokca sakal birakmiyor sünnet ise
bu? Said Nursi birakmadi diye mi? bu yazidan birsey cikaramadim bu hususda biri
beni aydinlatsa iyi olur. Ama görüyorum genclerde olmasada ihtiyar dedelerde var
sakal ama ...
Yani bunun sebebini merak ediyorum herkez kendine, eger böyle olmak istiyorsa birakmaz
ama su :


Sakala kıymet vermeyen kâfir olur. Yüzünü, kadın gibi parlak yapmak, kadınlara benzemek için sakal kazıtmak, çeneyi kazıyıp, yanaklar üzerinde uzatmak haramdır. Çünkü, erkeklerin kadınlara ve kadınların erkeklere benzemeleri haramdır. Kadınlara benzemeyi düşünmeyip, genç ve güzel görünmek için sakal kazımanın mekruh olduğu, Kimyâ-i saadet’te yazılıdır. Tekrar ediyoruz: Sünnet ile haram veya mekruh bir araya gelince haram veya mekruh işlememek için sünnet terk edilir.
cok acik bir somut aciklama degilmi....???
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir
Anonymous



Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Empty
MesajKonu: Geri: Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar   Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Icon_minitimeC.tesi Ekim 25, 2008 2:19 am


بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş:

مَنْ تَمَسَّكَ بِسُنَّتِى عِنْدَ فَسَادِ اُمَّتِى فَلَهُ اَجْرُ مِاَةِ شَهِيدٍ

Yani: "Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir." Evet Sünnet-i Seniyeye ittiba, mutlaka gayet kıymetdardır. Hususan bid'aların istilâsı zamanında sünnet-i seniyeye ittiba etmek daha ziyade kıymetdardır. Hususan fesad-ı ümmet zamanında Sünnet-i Seniyenin küçük bir âdâbına müraat etmek, ehemmiyetli bir takvayı ve kuvvetli bir imanı ihsas ediyor. Doğrudan doğruya Sünnete ittiba etmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı hatıra getiriyor. O ihtardan o hatıra, bir huzur-u İlahî hatırasına inkılab eder. Hattâ en küçük bir muamelede, hattâ yemek, içmek ve yatmak âdâbında Sünnet-i Seniyeyi müraat ettiği dakikada, o âdi muamele ve o fıtrî amel, sevablı bir ibadet ve şer'î bir hareket oluyor. Çünki o âdi hareketiyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a ittibaını düşünüyor ve şeriatın bir edebi olduğunu tasavvur eder ve şeriat sahibi o olduğu hatırına gelir. Ve ondan şâri-i hakikî olan Cenab-ı Hakk'a kalbi müteveccih olur, bir nevi huzur ve ibadet kazanır.

İşte bu sırra binaen Sünnet-i Seniyeye ittibaı kendine âdet eden, âdâtını ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevabdar yapabilir.


İmam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî (R.A.) demiş ki: "Ben seyr-i ruhanîde kat'-ı meratib ederken, tabakat-ı evliya içinde en parlak, en haşmetli, en letafetli, en emniyetli; Sünnet-i Seniyeye ittibaı, esas-ı tarîkat ittihaz edenleri gördüm. Hattâ o tabakanın âmi evliyaları, sair tabakatın has velilerinden daha muhteşem görünüyordu." Evet müceddid-i elf-i sâni İmam-ı Rabbanî (R.A.) hak söylüyor. Sünnet-i Seniyeyi esas tutan, Habibullah'ın zılli altında makam-ı mahbubiyete mazhardır.

İmam-ı Rabbanî'nin hükmünü bilmüşahede tasdik ettim.
(Lem'alar - 51)









İstanbul ulemasının en büyüğü ve en müdakkiki ve çok zaman Müftiyül-Enam olan eski Fetva Emini meşhur Ali Rıza Efendi, Birinci Şuâdaki İşârât-ı Kur'aniyeyi ve Âyetül-Kübra gibi risaleleri gördükten sonra, Risale-i Nur'un mühim bir talebesi olan Hâfız Emin'e demiş ki: "Bediüzzaman, şu zamanda Dîn-i İslâm'a en büyük bir hizmet eylediğini ve eserlerinin tam doğru olduğunu ve böyle bir zamanda ve mahrumiyet içinde tam bir feragat-ı nefs ettiğini ve onun Risale-i Nuru, müceddid-i din olduğunu kat'iyyen tasdik ederim Cenab-ı Hak, onu muvaffak eylesin, âmîn" demiş.

Hem bazıların, sakal bırakmamaklığına itirazları münasebetiyle, Mevlâna Celâleddin-i Rumî'nin pederleri olan Sultanül-Ulemâ'nın bir kıssasiyle ile onu müdafaa edip: "Bediüzzaman'ın, elbette bir içtihadı vardır, itiraz edenler haksızdır." demiş ve Hoca Mustafa'ya (merhum) emretmiş: "Söylediğimi yaz!"
(Tarihçe-i Hayat - 308)


Hasan Âtıf'ın mektubunda, bir ihtiyar âlim ve vaiz, Risale-i Nur'a zarar verecek bir vaziyette bulunmuş. Benim gibi binler kusurları bulunan bir bîçarenin, ehemmiyetli iki mazeretine binaen, bir sünneti (sakal) terkettiğim bahanesiyle şahsımı çürütüp, Risale-i Nur'a ilişmek istemiş.

Evvelâ: Hem o zât, hem sizler biliniz ki: Ben, Risale-i Nur'un bir hizmetkârıyım ve o dükkânın bir dellâlıyım. O ise (Risale-i Nur), Arş-ı A'zam'la bağlı olan Kur'an-ı Azîmüşşan ile bağlanmış bir hakikî tefsiridir. Benim şahsımdaki kusurat, ona sirayet edemez. Benim yırtık dellâllık elbisem, onun bâki elmaslarının kıymetini tenzil edemez.

Sâniyen: O vaiz ve âlim zâta benim tarafımdan selâm söyleyiniz. Benim şahsıma olan tenkidini, itirazını başım üstüne kabul ediyorum. Sizler de, o zâtı ve onun gibileri münakaşa ve münazaraya sevketmeyiniz. Hattâ tecavüz edilse de beddua ile de mukabele etmeyiniz. Kim olursa olsun, madem imanı var, o noktada kardeşimizdir. Bize düşmanlık da etse, mesleğimizce mukabele edemeyiz. Çünki daha müdhiş düşman ve yılanlar var.

Hem elimizde nur var, topuz yok. Nur kimseyi incitmez, ışığıyla okşar. Ve bilhassa ehl-i ilim olsa, ilimden gelen enaniyeti de varsa, enaniyetlerini tahrik etmeyiniz. Mümkün olduğu kadar, وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا düsturunu rehber ediniz.
(Kastamonu Lahikası - 247)



Yalnız zahirî bazı hatalarımı bahane edip ve yanlış olarak Risale-i Nur'u benim malım zannedip Risale-i Nur'un nurlarına perde çekmek, intişarına rekabet etmek için derler: "Said cuma cemaatine gelmiyor, sakal bırakmıyor" gibi tenkidleri var.

Elcevab: Ben, çok kusurları kabul ile beraber derim: Bu iki mes'elede büyük mazeretlerim var.

Evvelâ: Ben Şafiîyim. Şafiî Mezhebinde cumanın bir şartı; kırk adam imam arkasında Fatiha okumaktır. Daha başka şartlar da var. Onun için burada bana cuma farz değil. Ben, mezheb-i A'zamîyi takliden, bazan sünnet olarak kılıyordum.

Sâniyen: Yirmi senedir haksız olarak beni insanlarla görüştürmekten men'ettikleri için, -hem bu âhirde, resmen dört ay evvel perde altında insanlarla temas ettirmemek için tenbihat olmuş- hem yirmibeş senedir ben münzevi yaşadığım için, kalabalık yerlerde huzur bulamıyorum ve herkesin arkasında mezhebimce iktida edip namaz kılamıyorum ve okumakta yetişemiyorum ve daha Fatiha'nın yarısını okumadan, imam rükua gidiyor. Bizde Fatiha okumak farzdır.

Sakal mes'elesi ise: Bu bir sünnettir,hocalara mahsus değil. Bu millette yüzde doksan sakalsız olanların içinde küçükten beri sakalsız bulundum. Bu yirmi senedir bana resmî hücumlarda bazı arkadaşlarımın sakallarını kestirmeleriyle, benim sakal bırakmadığım bir hikmet, bir inayet-i İlahiye olduğunu isbat etti. Eğer sakal olsaydı traş edilseydi, Risale-i Nur'a büyük bir zarardı. Çünki ölecektim, dayanamayacaktım. Bazı âlimler "Sakalı traş etmek caiz değildir" demişler. Muradları sakalı bıraktıktan sonra traş etmek haramdır demektir. Yoksa hiç bırakmayan, bir sünneti terketmiş olur. Fakat bu zamanda, dehşetli pek çok günah-ı kebireden çekinmek için, bu terk-i sünnete mukabil, Risale-i Nur'un irşadıyla, yirmi sene haps-i münferid hükmünde işkenceli bir hayat geçirdik; inşâallah o sünnetin terkine bir keffarettir.
(Emirdağ - 1 - 49)







Bundan yedi sene önce; kanunların çiğnendiği, beşer haklarının çarmıha gerildiği, hürriyetlerin hiçe sayıldığı, şahsî arzu ve ihtirasatın kanunlardan üstün tutulduğu bir devr-i rezilânede, Afyon Vilâyetinin Emirdağ kazasına seksenlik bir ihtiyar, bir din âlimi sürülüyor. Nüfus kütüğüne kaydettirilip burada ikamete mecbur ediliyor. Tek gayesi, Kur'ân-ı Kerîm'in ahkâmını tebliğ, insanları doğruya, iyiye ve namusluluğa sevketmek olan bir fikir adamı, nefyediliyor... Her cephesinde kan döktüğü kendi öz yurdunda, Engizisyon Mahkemelerinin dahi insan oğluna reva görmeyeceği zulme, işkencelere tâbi tutuluyor. Sakalına, bıyığına, kılık kıyafetine karışılıyor; jandarma dipçikleri altında ölüme mahkûm ediliyor.
(Tarihçe-i Hayat - 633)




Sakal bırakmak bir sünnettir. Bıraktıktan sonra, traş etmek haramdır.
Risalede yeri: Emirdağ-I sh: 48
Me'hazler: (Not: Sakalın yalnız bir sünnet olduğu ve on tane fıtrat olan hasletlerle birlikte olduğunu bütün hadîsler göstermektedir. Yani sakalı Hazret-i Peygamber'in (A.S.M.) bıraktığı tarzda ve bakımını yaptığı şekilde bırakmak ve bakmak ve muhafaza etmek müekked sünnetlerdendir.
Evet farz, vâcib, sünnet-i müekkede, gayr-ı müekkede, müstehap, mendup gibi isimlerle yapılan tasnifler, ülema-i İslâm tarafından yapılmıştır. Hanefî ülemasından bazıları ile diğer mezheblere mensub az bazı ülema; sakalı vâcibler sınıfına almışlarsa da, sair ülema; bilhassa Şafiî üleması, onu sünnet-i müekkede içinde bırakmışlardır. "Sakalı, sünnet-i seniyye niyetiyle bıraktıktan sonra traş etmek haramdır." olan hükmü Bediüzzaman'ın bir hüküm ve içtihadıdır. Şafiî mezhebine göre de buna yakın bir keyfiyettedir. Bu mes'eleyi daha biraz izahlıca Mufassal Tarihçe'de kaynaklarıyla beraber kaydettiğimizden, burada daha fazla detaylara inmeden bırakmayı uygun buluyoruz. Sakalı bıyıktan ayırarak, -ki hadîs-i şeriflerde bıyığın muhafazasına; yani, ağıza sarkmamasına daha fazla ehemmiyet verilmiş iken- onu alıp vâcib olarak kabul eden ülemanın bu kanaatlarının mânası ise; bu vücûb, bir vücûb-u Kur'anî değil, belki vücûb-u sünnetî kısmında mütalâa ederek insanın şahsiyetine ait âdet ve fıtrat olan o sünneti takviye ve te'kid için o şekil mütalâa ve kabulleri vârid olmuştur denilebilir.)
Bazı me'hazler: Et-Tac 3/170 Kütüb-ü Sitte'den beşinin ittifakıyla, Hazret-i Âişe'den rivayet; Es-Sünen-ül Kübra - Beyhakî 1/36; Avn-ül Ma'bud 11/252;
Tuhfe-ül Ahvezî 8/46; Muvatta' - İmam-ı Mâlik sh: 675
Zabıt şekli ve meâli: "On tane husus fıtrattandır. Bıyık kesmek, sakal bırakmak, misvak kullanmak, burunu yıkamak, tırnak kesmek, parmak aralarını el ile hilâllamak, koltuk altlarını temizlemek, haya yerlerini kıldan temizlemek, taharet yerlerini su ile yıkamak, mazmaza ile ağzı su ile yıkamak."
Diğer bazı hadîslerde, bu fıtrat olan şeyleri beş tane sayarak; bunlardan birisini de "sünnet olmak" hususunu ona ilâve etmişlerdir.
İmam-ı Beyhakî'nin Es-Sünen-ül Kübra'sında, sakalın da misvak gibi sadece bir sünnet olduğunu kaydetmiş. Hattâ Avn-ül Ma'bud ve Tuhfet-ül Ahvezî eserlerinin şârihleri, bu mes'elede uzunca tahliller yapmış ve neticesinde kaydettiğimiz gibi; "Sakal sünnetinin, sadece bir kıl bırakmış ve nasıl muhafaza etmiş ise, onun gibi bırakmak ve muhafaza etmek ancak sünnet olabilir." demişlerdir ve hâkeza... Aksi halde kıl uzatmak işi, gayr-ı müslimlerde de hakidir.
Abdülkadir Badıllı R.K.K
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
saidler
saidler/hamzalar/ömerler/
saidler/hamzalar/ömerler/
saidler


Mesaj Sayısı : 251
Yaş : 64
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 16/10/08

Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Empty
MesajKonu: Geri: Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar   Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Icon_minitimeC.tesi Ekim 25, 2008 2:29 am

Allah razı olsun pek çok nur talebesi abimiz ve kardeşimiz sakallıdır.İmkanı olanlar bırakmalıdrlar...GEnçlerdende örnekler vardır.En azından saidlerde pek çok kardeşimiz sakallıdır. : :silent:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://risaleforum.yetkin-forum.com
Misafir
Misafir
Anonymous



Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Empty
MesajKonu: Geri: Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar   Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Icon_minitimeC.tesi Ekim 25, 2008 11:17 pm

Allah sayılarını arttırsın inşaallah
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir
Anonymous



Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Empty
MesajKonu: Geri: Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar   Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Icon_minitimeÇarş. Ara. 03, 2008 1:29 am

Hamd, Alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Salâtü Selâm Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’ın, Ehlinin, Sahabesinin ve de kıyamete kadar onları dost edinen herkesin üzerine olsun.
Allahu Teala şöyle buyurdu:
“Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr, 59/7)
“Kim Allah’a ve Peygamberine karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (Nisa, 4/14).
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu:
“Şeytan artık bu topraklar üzerinde kendisine tapılmasından ümidini kesmiştir. Fakat bunun dışında sizin önemsemediğiniz bazı şeylerde ona itaatiniz onu memnun eder. Bundan kaçının. Muhakkak ki ben size iki şey bıraktım ki bunlara sarıldığınız sürece sapıklığa düşmezsiniz. Bunlar Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin Sünnetidir.”
Bu ayet ve hadisler bize şunu ifade ediyor. Müslüman gerek akaid gerek feraiz gerekse dua ve zikirde ve bütün işlerinde Allah’ın Kitabı ve Peygamber’in Sünneti’ne sarılmadıkça gerçek bir müslüman olamaz. Bunun zahiren ve batınen, tam bir teslimiyet, gönül hoşnutluğu ve ihlas üzere olması gerekir. Şöyle ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in sözlerini yeryüzündeki tüm insanların sözlerine tercih eder. Büyük küçük ayrımı yapmadan İslam’ın tüm emirlerine sarılmaya çalışır. Zira İslam parçalanamaz bir bütündür. Hak bölünme kabul etmez. İslam’da orta bir çözüm yoktur. Bazılarınca küçük görünen bir bir takım emirler şeriatin nazarında büyüktür.
“Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Halbuki, Allah katında çok büyük (bir suç)’tur.” (Nur, 24/15)
Bilindiği gibi, bugün bir çok müslüman sakal tıraşı hastalığına müptela durumdadırlar. Kültür işgalinin etkisi ile müslümanlar başta sakal tıraşı olmak üzere bir çok gayri İslami adet ve davranışları benimsemiş bulunuyorlar. İslam ümmetinin aydınlık tarihinde böyle bir şey görülmemiştir. Müslümanların hidayet önderi imamlarından sakalını kesen tek bir fert dahi yoktur. Bu sapık adet bize, ülkemizi işgal eden kafirlerden veya aramızdan kafirlerin ülkelerine gidip, salih geçmişlerinin yolundan yüz çevirip kendilerini tamamen onlara benzeterek, kendilerine müminlerin yolundan başka yollar seçen kimseler vasıtasıyla girmiştir.
Allahu Teâlâ’nın müslüman kardeşlerimizi faydalandırması ümidiyle burada sakalın İslam’daki yerini açıklamaya çalışacağız.

Sözlükte Ve Şeriatte Sakalın Ölçüsü:

Sakal: Yanaklar ve çene arasında çıkan kılların ismidir.
Bıyık dışında, çene, iki çene kemiği altı, iki yanak ve boynun iki yanında biten tüm yüz kılları sakaldır.
Sakal bırakmanın hükmü: Sakal bırakmak akıl baliğ bütün müslüman erkeklere farzdır. Bunu, bırakılmasını emrederek, kesilmesini veya bir kabzadan fazlasının kısaltılmasını yasaklayarak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem farz olduğunu bildirmiştir.

Sakal Bırakılması Hakkında Hadisler:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bıyıkları kısaltın, sakalları bırakın.”
“Bıyıklarınızı iyice kısaltıp, sakallarınızı bırakın”
“Mecusilere muhâlefet edin, sakallarınızı uzatın, bıyıklarınızı kesin”
“Müşriklere muhhalefet edin sakallarınızı çoğaltın, bıyıklarınızı azaltın”
“On şey fıtrattandır: Bıyığın kesilmesi, sakalın uzatılması, misvak, istinşak (Burna su çekmek), mazmaza (ağza su çekmek), tırnakları kesmek, parmak mafsallarını yıkamak, koltuk altını temizlemek, etek tıraşı olmak, intikhasu’l-mâ (yani istinca yapmak).”
İbn Ömer radıyallâhu anhümâ anlatıyor: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki:
“Bıyıkları kısaltın, sakalları olduğu gibi bırakın.”
Hadis metinlerinde geçen “Evfû”, “Veffirû” E’fu” ve “Ercû” gibi tüm kelimeler aynı anlamı ifade ederler. Yani sakalın kendi hali üzerine bırakılması anlamına gelir.
* İ’fa demek sakalın hiç kesilmeden uzaması ve çoğalması için kendi haline bırakılması demektir. “Evfu, E’fu anlamındadır. Yani sakalın kısaltılmaksızın, kendi hali üzere olduğu gibi bırakılması anlamındadır.
* Kisra’nın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gönderdiği iki elçinin ikisi de sakallarını kesmiş, bıyıklarını ise uzatmışlardı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem huzuruna gelen bu adamların yüzlerine bakmak istemedi ve onlara
“Yazıklar olsun, size bunu kim emretti?” diye çıkıştı. Onlar da
“Bize bunu Rabbimiz (yani Kisra) emretti” dediler. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Fakat Rabbim bana sakalımı uzatmamı ve bıyığımı kısaltmamı emretti.”
Allahu Ekber! Vah! O sakalını kesen müslüman, işin büyüklüğüne baksın ki; acaba Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onun yüzüne bakmaktan eza duyarsa ne hissedecek? Hatta yüzünü şöyle diyerek ondan çevirirse ne cevap verecek?
“Yazıklar olsun! Sana bunu kim emretti?!” Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ashabına emrettiği her şeyi öncelikle kendisi yerine getirirdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem uzun ve gür sakallı idi.

Sakal Tıraşının Haram Olduğuna Dair Deliller:

1) Allah’ın yarattığını değiştirme: Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:
“Allah’ın yaratışında değişme yoktur.” (Rum, 30/30)
Yani Allah’ın yaratışında ve sizi yarattığı şekilde değişiklik yoktur. Allahu Teâlâ İblis’in şöyle dediğini naklediyor:
“Şüphesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” (Nisa, 4/99).
Bu nas açıkça, şerî bir izin olmaksızın, Allah’ın yarattığını değiştirmenin, şeytanın emrine itaat olduğunu göstermektedir. Sakal tıraşının Şeytan’ın sevdiği ve emrettiği bir yaratılışı bozma eylemi olduğunda hiç kuşku yoktur.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendilerini güzelleştirmek için dövme yapan ve yaptıran, yüzden kıl alan (kaşlarını incelttiren), dişlerinin seyrekleştirmek için dişlerinin arasını yontturan kadınlara Allah lanet etmiştir. Allah’ın yaratmış olduğu şekli bozanlara da lanet etmiştir.”
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bütün bu davranışları Allah’ın yaratmış olduğu şekli bozmak olarak kabul etmiştir. Sakal tıraşının da güzellik için işlenilen bir yaratılışı bozma eylemi olduğunda şüphe yoktur. Ve bu davranış da, yaratılışı bozmaya yönelik diğer davranışlar ile, laneti gerektiren illette müşterektir. Sakal tıraşı Allah’ın yarattığına itiraz demektir. Zira Allahu Teâlâ insanı en mükemmel surette yaratmıştır. Allah azze ve celle şöyle buyurdu:
“Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı.” (Tegabun, 64/3)
“Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık.” (İsra, 17/70)
“Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tin, 95/4)
“Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır.” (Neml, 27/88)
Şüphesiz sakalın kesilip atılması bu büyük nimeti inkar anlamına gelir.
2) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in emrine muhalefet: Yukarıda örnek verdiğimiz hadislerde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem açıkça sakalın uzatılmasını emretmiş ve kesilmesini yasaklamıştır. Emir ise, emredilen şeyin yapılmasını gerektirir. Emre uyan sevap, uymayan ceza görür. Usulü fıkıhta emir, karine ile lafzın zahiri anlamının kast edilmediğinin anlaşılması hali hariç, vücub ifade eder. Burada ise tüm karineler vücubu tekid etmektedir. Bütün bunlardan sakal tıraşının Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in açık ve kesin emrine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:
“Her kim Allah ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab, 33/36).
“Artık kim Allah’a ve Rasulüne karşı gelirse, bilsin ki ona, (kendi gibilerle birlikte) içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.” (Cinn, 72/23).
3) Kafirlere benzemek: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem birçok sahih hadisinde “Mecusilere muhalefet edin...” “Müşriklere muhalefet edin...” ve “Ehli kitaba muhalefet edin...” buyurmuştur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sakal tıraşının müşriklerin adeti olduğunu ve müslümanların onlara muhalefet etmelerini ve benzememeleri gerektiğini bildirmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu.
“Kim bir kavme benzemeye çalışırsa o, onlardandır.”
Sakal tıraşı bugün çoğu kafir miletlerin şiarı olmuştur. Bu çirkin adet bize onlardan geçmiştir. Efendimiz şöyle buyurdu: “Başkasının sünneti ile amel eden bizden değildir”
4) Kadınlara benzemek: Açık bir gerçektir ki Allah’ın erkekleri kadınlardan ayırdığı en önemli şeylerden biri sakaldır. Bunun tıraş edilmesi de erkeklerle kadınlar arasında ileri derecede benzerlik meydana getirir. Erkeklerden kadınlara benzemeye çalışanlar ise, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in diliyle lanetlenmişlerdir.
“Erkeklerden kadınlara benzemeye çalışanlar lanetlenmişlerdir”
Eğer sakal tıraşı kadınlara benzemek değilse, kadınlara benzemek ya ne ile olur?! Sakalın erkekler için birçok faydaları vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: Süstür, vakardır, heybettir ve kadın ile erkek arasındaki farktır.
5) Fıtrata aykırılık: Allahu Teâlâ şöyle buyurdu
“(Rasûlum!) Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangifıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rum, 30/30)
Fıtrat: Yani sünnet. Yani Allah’ın insanları yarattığı saf, temiz hal. İnsanlar buna eğilim duyarlar, buna aykırı şeylerden kaçınma eğilimi üzerine yaratılmışlardır. İnsan fıtrattan gelen bu hasletleri terk ettiği takdirde, insanlığından bir şey kalmaz. Sakal Peygamberlerin seçtikleri ve şeriatlerin üzerinde müttefik oldukları eski bir sünnet ve fıtrattan gelen bir haslettir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hulefai Raşidin, Sahabe ve Tabiin’in tamamı uzun sakallı idiler.
Sakal tıraşı; israf, vakit kaybı ve günahı açığa vurmaktır: Sakal tıraşı için jilet, tıraş sabunu ve saire şeylere masraf yapılmaktadır ki bu da Allah’ın bize emanet olarak verdiği malı uygun olmayan işlerde harcamaktır. Yarın Allah, kıyamet gününde bunun hesabını soracaktır. Bu iş için harcanan paranın fazla bir şey olmadığı söylenemez. Zira Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.” (Zilzâl, 99/9)
Aynı şekilde müslümanın vakti de çok kıymetlidir. Böylesi haram işler ile zayi edilmemesi gerekir. Sakal tıraşı açıkça günah işlemek ve bunu herkese göstermektir. Günahını izhar edenlerin günahları affolunmayacaktır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bütün ümmetim affolunur, ancak günahlarını açıktan işleyenler hariç.”

.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir
Anonymous



Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Empty
MesajKonu: Geri: Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar   Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Icon_minitimeÇarş. Ara. 03, 2008 1:29 am

İmamların Sakal Tıraşı Konusundaki Sözleri:

Bütün fakihler sakal tıraşının haram olduğunu belirtmişlerdir. İbn Hazm “Meratibu’l İcmaa” da şöyle diyor: “Sakal tıraşının caiz olmayan çirkin bir davranış olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Yüz, Allah’ın yaratıcılık kudretinin ileri derecede ifadesini bulduğu bir organdır. Dolayısıyla bu organa saygı duyulması ve korunması gerekir; çirkinleştirilmesi veya ihanete uğratılması değil! Abdullah b. Yezid el-Ensarî radiyallahu anhü’den “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yağma ve ibret amacıyla organların kesilmesini yasakladı.”
* İbn Teymiyye “İhtiyaratu’l-İlmiyye” de şöyle der: “Sahih hadislerde belirtildiği üzere sakal tıraşı haramdır. Kimse mübah görmemiştir.”
* Hanefilerden İbn Abidin “Reddü’l-Muhtar” da şöyle der: Erkeğin sakalını kesmesi haramdır.
* İmamı Şafi de “el-Ümm” de sakalı tıraşın haram olduğunu belirtmiştir.
* Malikilerden de el-Adevi, İmam Malik’den, sakal tıraşının mecusilerin işlerinden olduğunu nakletmiştir. İbn Abdilber de “Temhid” de sakal tıraşının haram olduğunu ve bunu ancak kadınlara benzeyen kadınsı erkeklerin yaptığını belirtmiştir.
Çağımızda, önder imamların yolundan giden birçok büyük alim de sakalı kesmenin haram olduğu görüşünde birleşmişlerdir.

Sakal Kısaltılabilir mi?

Alimler bu konuda ihtilaf etmişlerdir. Elbette bu ihtilafın ayrıntılarının yeri bu kısa risale değildir. Fakat sözlü ve fiili hadisler ışığında en tercihe şayan görüş, sakalı kısaltmanın caiz olmadığıdır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’ın şemailinden biri de “sakalı çok idi” “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem uzun sakallı idi.” Enes b. Malik radıyallahu anh O’nu anlatırken “Sakalı şuradan şuraya kadar doldurmuştu” dedi ve ellerini boynunun iki yarısında dolaştırdı. Sahabe radıyallahu anhüm Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in öğle ve ikindi namazlarında Kur’an okuduğunu, “sakalının kıpırdamasından” anlıyorlardı.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ı sevdiklerini söyleyip de onun görüntüsünü ve ona benzemeyi sevmeyenlere ne demeli; Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:
“(Rasûlum!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin.” (Âl-i İmrân: 3/31)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in sakalını eninden ve boyundan kısalttığına dair hadis ise, hüccet olmayacak kadar çok zayıftır. Bazıları; Ömer ve oğlu Abdullah radiyallahu anhüma’ın sözlerine binaen sakalın bir tutamdan fazlasının kesileceğini söylemektedirler. Fakat bu hüküm doğru değildir. Zira sakalın olduğu gibi bırakılmasına dair sahih hadisler bu sözleri çürütmektedir. Sahih sünnetin olduğu yerde sahabe sözü ile amel edilmez. Çünkü kimsenin sünnete aykırı hüküm vermeye yetkisi yoktur. Sahabelerin radıyallahu anhüma görüşleri değil, rivayetleri hüccettir. Ayrıca Ömer ve oğlu radiyallahu anhüma bu sözü, yılın tüm günleri için değil, bayram günleri için demişlerdir. Bu hususta en sağlam söz, sahih hadislerin zahiri ile amel, yani sakalın kısaltılmadan kendi haline salıverilmesidir. Allah daha iyi bilir. Fakat şunu iyi bilmeliyiz ki, sakalın bir tutamdan fazlasının kısaltılması meselesi ictihadi bir konudur ve bu konuda nasihatten öte sakalını bu ölçüde kısalttı diye kimseye baskı uygulanamaz. Bir tutamdan az olacak şekilde kısaltmaya ise, hiçbir delil yoktur. Sakallarını bir tutamdan az olacak şekilde kısaltanların bu hatalarından dolayı hemen Allah’a tevbe etmeleri gerekir. Allah kendisine yönelip tevbe edenlerin tevbelerini kabul eder.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Tamamı idrak edilemeyenin tamamı terk edilemez. Ve az şey hiç yok olandan daha hayırlıdır. Sakalını kısaltan, bu davranışında hatalı olmakla beraber, sakalını tamamen tıraş edenden daha hayırlıdır. Bu konuda halk arasında şöyle bir misal vardır: “İnsanların ayıplarında, gücünün yettiğini bile yerine getirmekten kaçınan kimse kadar ayıp görmem” Tamamen bırakmayıp gücü yettiği halde sakalını kısaltan gibi... Oysa bu elde olan bir şeydir. Bizden bir şey gerektirmediği gibi bize mal ve zaman tasarruf sağlar.
“Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine icabet edin.” (el-Ahkaf, 46/31)
Allah ve Rasulunü seven akıllı müslüman kardeşim! Şu sözün sahibi peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ine muhalefet etmekten kaçın. “Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” Sakalını kestiğin zaman kafirlere benzemiş olursun ki bu durumda Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’ın şu sözüne muhatap kalırsın:
“Kim bir kavme benzemeye çalışırsa o onlardandır.”
“Ey Allah’ın kulu, sana şu hadisi de hatırlatmak istiyoruz: Eş’as b. Süleym şöyle dedi: Halamdan duydum. Amcasının şöyle dediğini anlattı: “Medine’de yürürken arkamdan bir insan
“İzarını yukarı kaldır, böylesi daha takvâya yakındır.” dedi. Birde ne göreyim; O Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem...
‘Ya Rasulallah, bu uzun bir hırka’ dedim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
‘Ben senin için iyi bir örnek değil miyim?’ buyurdu. İzarına baktım Dizi ile ayakları arasında bacaklarının yarısında idi.”
Ey sakallarını tıraş eden müslüman! Sen bu konuda Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’a mazeretler sıralarken, O sana şöyle dediği zaman ne yapacaksın? ‘Ben senin için iyi bir örnek değil miyim?. Daima ahireti düşünüp, fitneler diyarı, geçici dünya hayatına aldanmamak gerekir. Çünkü dünya hayatı gerçekten çok kısadır.
Ahiret hayatı ise ebedidir.
Sözlerimizi bitirirken; Peygamberimiz Muhammed’e, ailesine ve ashabına salat ve selam ederiz.

Hakim rivayet etmiştir. Sahihtir.
Müslim.
Buhari ve Müslim.
Müslim
Buhari ve Müslim.
Müslim
Müslim.
Hasen bir hadistir. İbn Cerir et-Taberi rivayet etmiştir.
Buhari ve Müslim.
Sahih, Ebu Davud.
Sahibul Camii: 5439.
Buharî.
Buharî.
Müslim.
Sahih, Ahmed.
Tarihu İbn Asakir.
Buharî.
Buhari ve Müslim.
Ebu Davud-Sahih
Sahih, Şemailu Tirmizî
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir
Anonymous



Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Empty
MesajKonu: Geri: Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar   Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar Icon_minitimeÇarş. Ara. 03, 2008 9:54 am

Allah razı olsun soru sormaya mahal bırakmamışsınız lakin günümüz türkiyesinde iş sahibi hiçbir zat sakal bırakamıyor Sad iş verenler bırakın bir tutamı kirli sakala bile müsade etmiyor..:| Hal böyle iken de kimse sakal bırakamıyor.Crying or Very sad ..Ya bu deveyi gütmeli ya da bu diyardan gitmeli misal kimse ses çıkarmıyor...Allah cümlemizin yardımcısı olsun...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sakal Sünneti Hakkında Merak Edilen Cevablar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» HZ. MEHDİ'NİN ÜÇ VAZİFESİ HAKKINDA
» Müzik ve Çalgı Hakkında İslami Tesbitler
» Risale-i Nurda Mustafa Kemal Hakkında Bilgi Verirmisiniz

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RİSALE-İ NUR FORUM  :: HAKKIMIZDA MERAK ETTİKLERİNİZ İSTİŞARE VE MEŞVERET PLATFORMU :: RİSALE-İ NUR SORU CEVAB-
Buraya geçin: