Risaletun Nur’da Öz Türkçe kelimeler, daha önce geçen Osmanlıca kelimelerin manalarını izah edecek şekilde ardarda veya başka cümlelerde onların yerine kullanıldığı görülmektedir.
Bunun çok sayıda örnekleri vardır.
Misâl olmak üzere birkaçını zikrediyoruz.
Bu misaller “Sözler”den alınmıştır.
(Parantez içindeki rakamlar, Envar Neşriyatın son baskısındaki sahifeleri gösterir. )
-anahtar (535), miftah (536)
-tahammül edemez ve yüklenemez (537)
-istinad eder. . . . dayanır (627)
-ince ve dakik (627)
-müstağni ve hiç kimseye ihtiyacı olmayan (628)
-tezyin ettiği gibi süslendirip (654)
-sever, muhabbet eder (620)
-gerek, lazım (621) -mâhir, usta (623)
-tevkif ve durdurma (624)
-istab’ad. . . . akıldan uzak ve muhal görür (65)
-nihayetsiz, gayr-i mütenahi (552)
-âlem-i ahiret (531), öteki alem (556)
-me’yus, ümitsiz (584) -umum, bütün (586)
-kanat, cenah(589)
-küreyvat-ı hamra, yuvarlak kırmızı mevcut (592)
-lisaniyle, diliyle (592) -beden-i insani (593),
insanların bedeni (594) -şuunat, işler (595)
-zaptetmek, ele geçirmek(596)
-semanın (603), göğün (603) -yüz, sima(606)
-istiğna-yı mutlak var, hiçbir cihetle ihtiyaç yok (607)
-ekl, kelam ve fikirdir, yani yemek, söylemek ve düşünmektir (608)
-elinde, kabzasında (609) -gölgesi, zılali (611)
-geniş, vüs’atli (508) -vahşî, hiç şehir görmemiş (508)
-hâlidir, boştur (508) -hakir, küçük (508)
-âkil-ün nebat, ot . . . . yerler (508)
-âkil-üs-semek, balık. . . . . yerler (508)
-nardan, ateşten (508) -nurdan, ışıktan (508)
Demek oluyor ki; ihtiyac olan lugat manalar bu mucize-i kuraniye olan risale-i nurda vardır